Ticaret ve Turizm Ara Kesitinde Bir Kültürel Miras: “Edirne Rüstempaşa Kervansarayı”

Mimar Esranur DEMİRCAN

ÖZET

Osmanlı Dönemi’nden günümüze ulaşan kültürel miras değerlerimizden olan han ve kervansaraylar, inşa edildikleri dönemde kentlerin konaklama işlevlerinde önemli bir rol üstlenmişlerdir. Konaklama kavramının Osmanlı’dan günümüze dek geçirdiği değişimler ise, konaklama yapılarının kullanımlarındaki değişikliği beraberinde getirmiştir. Bu çalışmanın bağlamını oluşturan Osmanlı İmparatorluğu’na 88 yıl başkentlik yapmış Edirne kenti, aynı zamanda Anadolu’yu Balkanlara bağlayan askeri ve ticari yol güzergahlarında bulunması sebebiyle birçok han ve kervansarayı bünyesinde barındırmaktadır. Çalışma kapsamında, Edirne’deki Mimar Sinan yapılarından biri olan “Rüstempaşa Kervansarayı” ile ilgili değerlendirmeler yapılarak, kervansarayın 19.yüzyıla kadarki kullanıcı profilinin “ticaret ve konaklama” ilişkisi üzerinden devam ederek, günümüzde yeniden işlevlendirme ile birlikte kullanıcı profilinin “turizm ve konaklama” ilişkisi üzerinden sağlanması ve restorasyon projesi detaylı olarak incelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Kervansaray,Ticaret, Turizm, Konaklama, Edirne, Rüstempaşa Kervansarayı.

ABSTRACT

The inns and caravanserais, which are among our cultural heritage values that have survived from the Ottoman Period, take on an important role in the accommodation function of the cities when they were built. The changes in the concept of accommodation from the Ottoman period to the present have also brought about a change in the use of accommodation buildings. The city of Edirne, which served as the capital of the Ottoman Empire for 88 years, and constitutes the scope of this study, also contains many inns and caravanserais due to its location on the military and commercial road connecting Anatolia to Balkans. Within the scope of this study, evaluations are made for one of Architect Sinan’s buildings in Edirne, which is called ” Rustempasha Caravanserai”, with the examinations of the caravanserai’s user profile’s transformation from the “trade and accommodation” relationship (until the 19th century) to the “tourism and accommodation” relationship.

Keywords: Caravanserai,Trade, Tourism, Accommodation, Edirne, Rustempasha Caravanserai.

1.GİRİŞ

Konaklama yapıları tarihsel süreç içerisinde bulundukları döneme ve işlevlerine göre;  ribat, han, kervansaray, menzilhane gibi farklı isimler almıştır. Bu çalışma kapsamında Osmanlı Dönemi’nde 1365 ve 1453 yılları arasında başkentlik yapmış Edirne ilindeki kervansaray ve hanlar belirlenmiş olup ve Rüstempaşa Kervansarayı ticaret, turizm ve konaklama kavramları bağlamında detaylı olarak incelenmiştir.

Şekil 1.1. Ribat-ı Mahi, İran. (Aslanapa, 1990)

Kervansaraylar, büyük ticaret yolları üzerinde, kervanların konaklaması için yapılan büyük han veya sultan hanlarıdır. (Hasol,2016: 260) Türklerden kalan ilk konaklama yapıları Karahanlılar ve Gazneliler Dönemi’nde görülmekte ve ribat olarak adlandırılmaktadır. Bilinen ilk ribat, İran’da Gazneliler Dönemi’nde 1019-1020 yıllarında inşa edilen Ribat-ı Mahi’dir.  Gazneliler Dönemi’ndeki ribatlar genellikle tuğla ve kerpiç malzemeli, kareye yakın planlı, avlulu, dört eyvanlı, masif payeli portalları, kuleleriyle korunaklı yapılardır. (Güran, 1978)

Osmanlı Dönemi’nde ise kervansaray ve han olarak adlandırılan konaklama yapıları, Anadolu ve Rumeli’yi birbirine bağlayan askeri, siyasi, haberleşme ve ticaret için kullanılan yollar üzerinde inşa edilmiştir. Roma Dönemi’nde yapılan Via Militaria (Latince: Askeri Yol) diğer adı ile Diagonal Yol; Osmanlı Dönemi’nde de askeri ve ticari amaçlarla kullanılmaya devam etmiştir. Osmanlı’da Orta Kol veya Dersaadet Yol; İstanbul’dan başlayıp, Büyükçekmece, Silivri, Çorlu, Lüleburgaz, Babaeski, Havsa üzerinden Edirne, Filibe (Plovdiv), Sofya, Niş, Bela Palanka, Kostolac, Dobra ve Belgrad’a varan yoldur.

Şekil 1.2. Via Militaria Yolu (Demircan, 2021: 20)

2. OSMANLI DÖNEMİ’NDE EDİRNE’DEKİ KONAKLAMA YAPILARI VE TİCARET

Osmanlı Dönemi’nde Edirne kenti askeri ve siyasi açıdan önem kazandıkça ticari açıdan da gelişmeler yaşamıştır. Ticaret yolları üzerinde bulunması sebebiyle, kervanların konaklaması için han ve kervansaraylar inşa edilmiştir. Edirne’deki konaklama yapılarını incelemeden önce han ve kervansaray kavramlarının farklılıklarını belirtmek faydalı olacaktır. Kervansaraylar daha çok menzillerde kervanların konaklaması için yapılmış korunaklı yapılardır. Şehir kervansarayları borsa işlerinin görüldüğü, şehir hanları ise genellikle bir meslek erbabının mal üretip ticaret yaptığı yerlerdir. Şehir hanlarına verilen isimler orada yapılan üretime göredir. Örneğin; Koza Han. Şehir hanlarının zemin katları genellikle depo ve ahır, üst katları ise tüccarların ve gezginlerin konaklama alanıdır. Tüccarların kaldığı hanların üst katlarının da alışveriş için kullanıldığı örnekler bulunmaktadır. Büyük kervan yolları üzerindeki kentlerde kervanların konakladığı kent içi hanlarına da kervansaray denilmiştir. Şehir kervansaraylarındaki ticari faaliyet, menzil kervansaraylarında da yapılmıştır. (Kuban, 2007) Edirne’deki han ve kervansaraylara dair, ünlü gezgin Evliya Çelebi 1652 yılında yaptığı Edirne seyahatinde şu şekilde bahsetmektedir:

(…) Hepsi elli üç büyük kervansarayı vardır. Evvela Muradiye, Yıldırımiye, Muhammediye, Koca Muradiye,  Selimiye, Bayezidiye’ler var. Eski Alipaşa kervansarayı ile Selimiye yakınında Yemişçi Hasanpaşa Kervansarayı gayet muazzam ve kale gibi hanlardır. Rüstempaşa hanı dahi sağlam binadır. Yemiş hanı, Kapan hanı, Beylerbeyi hanı, Viran han, Süca hanı, İmaret hanı, Mihal hanı, Şahabüddün hanı gibi hanlar vardır. Eşekadın hanı da büyük bir hayrattır. Bu Sultan Ahmed Han zamanında küçük bir han imiş. Sonra Ekmekçizade Ahmed Paşa temelinden yıkıp büyük bir han yaptırmış ki, Edirne şehrinde ve İstanbul’da misli yoktur. Bu Eşekadın hanı tam ikiyüz ocak olup, avlusunun bir tarafından içli dışlı harem odaları var. Ahırı bin tane at alır. Dışında göğe baş uzatmış bir güvercinliği var ki, yüz katır alır. Dört tarafı sofalı olup, dış avlusu dahi bin adet deve ve katır alır. Kale gibi bir handır. Bundan başka elli üç kadar tüccar hanı vardır. Büyük tüccarları Bedesten kapısının karşısındaki handa kalır. Yetmiş tane bekar hanı var. (Çelebi, 1993; 354-355)

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde bahsettiği üzere, Edirne’de tüccarların, bekarların ve gezginlerin konakladığı han ve kervansarayların sayısı oldukça fazlaydı ve dönemin seyahatlerin at, katır ve develerin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Konaklama yapılarında insanlar için olduğu gibi hayvanlar için de konaklama alanları düşünülmüştür.

Şekil 2.1. Edirne Ekmekçizade Ahmetpaşa Kervansarayı Plan (Karademir,1988)
Şekil 2.2. Edirne Ekmekçizade Ahmetpaşa Kervansarayı Görünüşü (Karademir,1988)
              Şekil 2.3. Yemiş Kapanı Restitüsyonu Zemin Kat Planı (Ersoy, 2018)
              Şekil 2.4. Yemiş Kapanı Restitüsyonu 1.Kat Planı (Ersoy, 2018)

Kazancıgil, Tosyavizade Dr. Rıfat Osman’ın Edirne Rehnüması kitabının çevirisinde 1920’de Edirne’de altmıştan fazla han olduğunu ancak bunların bir kısmının zaman aşımı ile büyük bölümü yıkılarak arsalarına mağaza, dükkan ve evler yapıldığından bahsettiğini belirtmiştir. (Kazancıgil, çev. 2013) Zaman içerisinde bu değişimlerin yaşanmasının sebebi, ticaretin çağın gereksinimlerine uygun olarak değişiyor olması ve han ile kervansarayların da bu durumdan etkilenmesidir. Hasol, Osmanlı Dönemi’nde ticaret yolları üzerinde kervansarayların aralarında 40 km esas alınarak belirli mesafede inşa edildiklerini belirtmiştir. Bu uzaklıklar kervanların günde dokuz saat ilerlemesine göre baz alınmıştır. (Hasol, 2016; 260)

Günümüzde ise artık ticaret amaçlı ulaşımlar at, deve ve katırlarla sağlanmadığı için bu fonksiyona ihtiyaç ortadan kalkmış ve kervansaraylar eski önemini yitirmiştir. Aynı şekilde insanların konaklama ihtiyaçları da modern çağa uygun olarak değiştiği için kervansaray ve hanlardan modern otel kavramına zamanla geçiş yapılmıştır. Ancak bu durum tarihi konaklama yapılarının yok olmasına sebep olmamalıdır. Dolayısıyla tarihi konaklama yapılarının günümüzde korunması adına yeniden işlevlendirme en uygun yöntemlerden biri olarak öne çıkmaktadır.

3. EDİRNE RÜSTEMPAŞA KERVANSARAYI VE İKİ KAPILI HAN

Şekil 2.3. Rüstempaşa Kervansarayı Konumu (Edirne Belediyesi, 2011)                          

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde ve Dr. Rıfat Osman’ın Edirne Rehnüması’nda söz ettiği Rüstempaşa Kervansarayı, Edirne ili Merkez ilçesi, Sabuni Mahallesi, İki Kapılı Han Caddesi üzerinde 24 pafta 419 ada numarasında bulunmaktadır.

Şekil 3.2. Rüstempaşa Kervansarayı (Holod ve Rastorfer, 1983)

Edirne Rüstempaşa Kervansarayı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde iki defa on beş yıl kadar sadrazamlık eden Rüstem Paşa’nın Mimar Sinan’a yaptırdığı kagir ve iki katlı büyük bir yapıdır. Çepeçevre iki katlı odalar ve revaklarla sarılı olan bu kervansarayın ortasında epeyce büyük bir meydan vardı. Bu meydanın ortasına Mimar Sinan güzel bir şadırvan ve şadırvanın üstüne de küçük bir mescit yaptırmıştı. 1877-1878 Rus Savaşı sırasında Ruslar Edirne’ye girdiklerinde bu mesciti yıkmışlardır. (Peremeci, 2011; 87)

Şekil 3.3. Süheyl Ünver’in çizimiyle Rüstempaşa Mescidi (Mesara ve Özen, 2013; 95)
Şekil 3.4. Rüstempaşa Kervansarayı Kesiti (Holod ve Rastorfer, 1983; 124)
Şekil 3.5 Rüstempaşa Kervansarayı Kesiti (Holod ve Rastorfer, 1983; 124)

Dündar, 1918 yılına ait Edirne haritası üzerinden yaptığı değerlendirmelerde, Rüstempaşa Kervansarayı’nın yanında ve Bedesten Çarşısı’nın önünde bulunan İki Kapılı Han’ın yıkıldığını belirtmiştir. (Dündar, 2007; 138)

Şekil 3.6. 1918 yılı Edirne Haritası (Bayatlı, 2019; 21)

3.1. Rüstempaşa Kervansarayı’nın Mimari Özellikleri

Adayı tamamen kaplayan yapının ana girişi, kuzeybatıdaki İki Kapılı Han Caddesi’nden sağlanmaktadır. Tarihi kent çekirdeğinde yer alan kervansarayın kuzeyinde Eski Cami, kuzeybatısında İlhan Koman Parkı, parkın hemen arkasında Bedesten Çarşısı bulunmaktadır. Yapının kuzeydoğusunda iş merkezleri, güneydoğusunda otopark ve iş merkezleri, güneybatısında, otopark, iş merkezleri ve bir otel yer almaktadır. Kagir yığma tekniğinde yapılan ve dönemin en önemli konaklama yapılarından biri olan kervansaray, uzun yıllarca orijinal işlevinde kullanılmıştır. 1921 yılında bankerlerin iş merkezi, 1930’larda zengin tüccarların ticarethanesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kozaların satıldığı bir han olarak kullanılmıştır. (Eraybat, 2011)

Abdurrahman Hibri’nin Enis’ül Müsamirin eserinde Edirne’deki hanların en büyüğü ve ünlüsü olarak bahsettiği Rüstempaşa Kervansarayı, (Kazancıgil, 1999: 43) 100 odalı ve 2 katlıdır, İki Kapılı Han Caddesi’nde 21 dükkanı bulunmaktadır. Yapının kitabesinde; “Açıldıkça kapansun ayn-ı a’da, Bi-hakkın sure-i anna fetahna, sene 1167.” yazılıdır.  (Onur, 1972; 223)

Şekil 3.1.1 Rüstempaşa Kervansarayı İki Kapılı Han caddesi üzerinde kalan dış dükkanlardan bir örnek (Horold ve Rastorfer, 1983; 125)

Osmanlı Dönemi han ve kervansaray mimarisinde mekân anlayışı, kapalı bir mekandan ya da kare/dikdörtgen bir avluyu çevreleyen sütün ve kemerlerin yer aldığı revaklı mekandan oluşur. Şehir hanlarının, düzgün geometrik formlarını kaybederek arsa ve yola göre biçimlendiği söylenebilir. Rüstempaşa Kervansarayı da bulunduğu arsanın ve önündeki yolun formuna göre şekillenmiştir bu yüzden İki Kapılı Han Caddesi’ne bakan cephesinde bir noktada kırılma yaparak ilerlemektedir.

Kervansaray iki bölümden oluşmuş olup ilk bölüm, büyük avluyu saran “Büyük Rüstempaşa Kervansarayı”, ikinci bölüm, küçük avluyu saran “Küçük Rüstempaşa Kervansarayı”dır. Büyük kısmı Mimar Sinan inşa etmiştir ancak küçük kısmı yapan mimar bilinmemektedir. (Çakırlar, 1974). İki yapı arasındaki geçiş avlulardan bir geçitle sağlanmaktadır.  Büyük Rüstempaşa Kervansarayı’nda girişin sağında ve solunda han görevlilerine ait odalar bulunmaktadır. İki adet merdiveni mevcuttur. Her iki katta da avlunun etrafındaki revakların arkasında kalan odalar, yolcuların konakladığı odalardır. Bu odalarda niş ve ocaklar bulunmaktadır. Küçük Rüstempaşa Kervansarayı’nda nişli bir giriş ve girişin sağında merdiven yer almaktadır. Girişin hemen yanındaki odaların han görevlilerine ait olabileceği ve avlunun uzun kenarı boyunca boydan boya uzanan mekanın ahır, avlunun kısa kenarındaki mekanın mutfak, bulaşık, depo vb. olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Şekil 3.1.2. Edirne Rüstempaşa Kervansarayı Genel Durum Planı (Ülgen, 1948)

4.TURİZM VE KONAKLAMA : TARİHİ KONAKLAMA YAPILARININ YENİDEN İŞLEVLENDİRİLMESİ

Geçmişten günümüze ulaşan yapıların bir kısmını yerinde görme, inceleme, değerlendirme olanağı var iken bu yapıların bazıları orijinal işlevini sürdürürken bazıları da mimarlık yapıtı olma özelliğini oluşturan işlevsellik geçerliliğini yitirmiştir. İşlevini yitiren yapılarla toplumun birlikteliği kopmuştur. Bu birlikteliğin sürdürülebilmesi için yapının tarihi, sanatsal, kültürel, toplumsal değerlerinin korunması, toplumun bir parçası olması, gelecek kuşaklara aktarılmasında aşağıdaki üç yöntemlerden biri geçerlidir (İzgi, 1999; Kuban, 2000):

1.Orijinal işlevini koruyan tarihi yapıların restore edilerek mevcut işlevini devam ettirmesi, 2.İşlevini yitiren tarihi yapıların, koruma-kullanım dengesini sağlayan yeni işlevle çağdaş yaşama uyum sağlaması ve 3. Yapının mimarlık kapsamı dışında farklı bir sürece (arkeolojik sürece) geçerek, kültürel değer, miras ve kanıt olarak uygarlıklar tarihinde yerini almasıdır (İzgi, 1999; Kuban, 2000). Bu yöntemlerin kullanılması ile eski işlevini yitiren tarihi konaklama yapıları, günümüzün gereksinimlerine uygun olacak şekilde yeniden kullanıma kazandırılabilir. Özgünlüğü büyük ölçüde korunarak yeniden işlev kazandırılan konaklama yapıları, birer kültürel miras olarak ve geçmişten kültür ve mimari izler taşıyarak, turizmin çekim noktası haline gelmektedir.

4.1. 1972 Rüstempaşa Kervansarayı’nın Restorasyonu

Edirne Rüstempaşa Kervansarayı kervan kültürünün bitmesi ile birlikte yıllar içerisinde harap olmuştur. Tamamen tuğladan inşa edilen yapının üst örtüsü kubbe ve tonozların Ülgen Ailesi Arşivi’ndeki fotoğraflarda 1920’lerde onarım gördüğü anlaşılmaktadır. İlk restorasyon çalışmaları 1960-1961 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü, tarafından başlatılmıştır. Yapının 1966 yılında otel olarak yeniden işlevlendirilmesine karar verilmiştir.

Şekil 4.1.1. Rüstempaşa Kervansarayı’nın tuğla kubbe ve tonozlarının onarımı,1920’ler. (Ülgen Ailesi Arşivi, Salt Araştırma)
Şekil 4.1.2. Rüstempaşa Kervansarayı’nın tuğla kubbe ve tonozlarının onarımı,1920’ler. (Ülgen Ailesi Arşivi, Salt Araştırma)

Restorasyonun ardından 1972 yılında otel olarak hizmete açılan kervansaray, 1980 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü almıştır. (Dündar,1983; 16) 6659 metrekarelik toplam alandaki restorasyonun maliyeti 11 000 000 TL’dir. Restoratör mimarları; Ertan Çakırlar, Ertuğrul Eğilmez, Kemal Üçüncüoğlu ve Erol Çetin’dir.

Şekil 4.1.3. Rüstempaşa Kervansaray Otel’in Zemin Kat Planı (Çakırlar, 1974; Eraybat, 2011; T.Ü. Rölöve Arşivi, 1986)

1-Giriş holü, 2- Resepsiyon, 3- Merdiven, 4- Toplantı Salonu, 5- Bar, 6- Servis Birimleri, 7- Islak hacim/depo, 8- Servis holü, 9- Kahvaltı salonu, 10- Küçük avlu, 11- Teknik mekan, 12- Tuvaletler, 13- Personel tuvalet, 14- Depolar, 15- İdari birimler, 16- Yatak odaları, 17- Kat servisi, 18- Revaklar, 19- Geçit, 20- Büyük Avlu, 21- Şadırvan, 22- Giriş holü,    23- Dükkânlar.

Şekil 4.1.4. Rüstempaşa Kervansaray Otel’in 1.Kat Planı (Çakırlar, 1974; Eraybat, 2011; T.Ü. Rölöve Arşivi, 1986)

1-Merdiven, 2- Revaklı galeri, 3-Koridor, 4-Yatak odaları, 5-Depo, 6-Islak hacim, 7-Müdüriyet, 8- Geçit, 9- Hamam ve soyunma, 10-Duşlar.

Şekil 4.1.5. Rüstempaşa Kervansaray Otel’in A-A Kesiti (Eraybat, 2011; TÜ. Rölöve Arşivi, 1986; Ülgen, 1948)
Şekil 4.1.6. Rüstempaşa Kervansaray Otel’in B-B Kesiti (Eraybat, 2011; TÜ. Rölöve Arşivi, 1986; Ülgen, 1948)

Yeniden işlevlendirme projesinde 150 yataklı bir otel olarak tasarlanmıştır.(Çakırlar, 1974). Restorasyon ile birlikte küçük avluda bir restoran ve kafeterya tasarlanmış, restoran ayrıca dışarıdan da kullanıma açık olduğu için ayrı bir giriş sağlanmıştır.Büyük avlu ise ortak alanlar ve servis alanları ile çevrelenmiştir.

Restorasyonda duvarlar ve tonozlar, zemin katta dolgu malzemesi beton kullanılarak sağlamlaştırılmıştır. Kalıntılardan alınan ölçülere göre 1.kat yeniden inşa edilmiştir. Tonozlar, bir beton kiriş çerçevesi ile güçlendirilmiştir. Kubbeler beton kullanılarak yeniden inşa edilmiştir. Çatıları kaplamak için orijinal kurşun kaplamadan çok daha ucuz olan kauçuk levhalar kullanılmıştır. Geleneksel olarak dolgu için taş parçalarının kullanıldığı bazı yerlerde, beton kullanılmış, ahşaplar – kapılar ve mobilyalar Ankara’da üretilmiştir. İnşaat için gerekli makine ve ekipmanlar İstanbul’dan getirtilmiştir. Taş, seramik ve mermer ise yerel malzemelerden kullanılmıştır. Zemin kaplama için kullanılan tuğla boyutları 36 x 36 cm’dir. Yapının kuzey kanadı, zemin ve 1. katta nem yüzünden büyük ölçüde tahrip olmuştur. Kubbelerin üzerideki kauçuklar da yine nem yüzünden zarar görmüştür. Yatay drenaj sistemi de birçok noktada hasar görmüştür.

Şekil 4.1.7. 1972 restorasyonundan önce kervansarayın üst örtüsü kubbelerin durumu (Pehlivanlıoğlu Arşivi)
Şekil 4.1.8. 1972 restorasyonundan kervansarayın revaklı galeri (Horold ve Rastorfer, 1983; 125)
Şekil 4.1.9. 1972 restorasyonundan önce kervansarayın üst örtüsü (Horold ve Rastorfer, 1983; 125)
Şekil 4.1.10. 1972restorasyonundan önce kervansarayın merdivenleri(Horold ve Rastorfer, 1983)

4.2. Rüstempaşa Kervansarayı’nın Otel Olarak Yeniden İşlevlendirilmesi ve Edirne Kent Turizmine Katkısı

Bir yapıya yeni bir işlev verirken yapının konumu, mekansal oluşumu (tek bir hacim, tekrarlanan hacim, karmaşık plan şeması), mekanların boyutları, mekanların işlevsel ilişkileri önem kazanmaktadır. (Altınoluk, 1998) Rüstempaşa Kervansarayı’nda restorasyon ile birlikte mekanların işlevsel dönüşümü şu şekilde olmuştur; küçük kervansarayda giriş holü ve hancı odaları resepsiyon birimine, büyük kervansarayda ise yatak odası ve servis hizmet odalarına dönüştürülmüştür. Tuvaletlerde küçük değişiklikler yapılmış ancak yerleri korunmuştur. Mutfak ve depolar kahvaltı salonuna dönüştürülmüştür. Ahır, toplantı salonu- bar ve servis mekanlarına dönüştürülmüştür. Avlular aynen korunmuş ancak küçük kervansarayın avlusuna teknik mekan gömülmüştür. Konaklama için odalar, yatak odaları, kat servisi,  depolar ve idari birimler için kullanılmıştır. Ayrıca yatak odalarına küçük birer banyo eklenmiştir. Büyük kervansaraydaki revaklı galeriler olduğu haliyle korunmuş, küçük kervansarayda ise kapatılarak koridor haline getirilmiştir. (Eraybat, 2018)

Kervansaray, 1980-1988 yılları arasında kullanılmamış, 1988’den günümüze kadar ise otel işlevini sürdürmüştür. Kervansarayın geçirdiği değişimlerde, bir mimari anıtın korunmasının ötesinde, tesisi yeniden faaliyete geçirmeyi ve böylece binayı sürdürmek için yeterli bir gelir elde etmek amaçlanmıştır. Kervansarayın turizm ticareti restore edildiği ilk yıllarda henüz öngörülen seviyelere ulaşmamış, bu da tesisin ekonomik olarak kendi kendine yeterliliğini sağlamasını engellemiştir. Ancak, projenin yeniden inşası ve programa dayalı konsepti güçlüdür ve ulusal koruma programlarına örnek bir yaklaşım olarak dikkate alınmaya değerdir. (Horold ve Rastorfer, 1983; 125)

Şekil 4.2.1. Rüstempaşa Kervansaray Otel’deki İşlev Şeması, zemin kat (Eraybat, 2018; 13)
Şekil 4.2.2. Rüstempaşa Kervansaray Otel’deki İşlev Şeması, 1.kat (Eraybat, 2018; 14)
Şekil 4.2.3. 1972 restorasyonu sonrasında Rüstempaşa Kervansarayı odalarından biri ve ocaklık (Horold ve Rastorfer, 1983; 125)
Şekil 4.2.4. Günümüzde Rüstempaşa Kervansarayı odalarından biri ve ocaklık (www.tripadvisor.com.tr , Erişim: 04.04.2020)

4.3. 2020 Rüstempaşa Kervansarayı Restorasyonu

1972 yılındaki restorasyonun ardından hotel olarak kullanılmaya başlanan ve günümüze kadar bu işlevini sürdüren Rüstempaşa Kervansarayı’nda, 2018 yılında tekrardan bir restorasyon gerekli olmuştur. 2 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından yeniden faaliyete başlayan otel, kısa bir süre sonra kapanmıştır. Ve 2020 tarihi itibarı ile günümüze dek (2 yıldır) faaliyet göstermemektedir. 

Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde olan Rüstempaşa Kervansarayı, 1987 yılında bir turizm firmasına 49 yıllığına kiralanmıştır. Firma sahibinin sağlık sorunları ve ekonomik nedenlerle, otel olarak uzun yıllar işlettiği kervansarayın kapısına 2016 yılında kilit vurmuştur. Firma sahibi, daha sonra haklarını İstanbul merkezli bir turizm şirketine devretmiştir. Devralan şirket, 2036 yılına kadar Vakıflar Genel Müdürlüğü ile sözleşmesi bulunan tarihi binayı otel olarak yeniden hizmete açmak için yeniden bakım onarım ve restorasyon çalışmalarına başlatmıştır. 2018’de başlayan ve 2 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından otel tekrardan faaliyete başlamıştır. Ancak kısa bir süre sonra mülkiyet problemleri yüzünden kapatılmıştır. Ve 2 yıldır faaliyet göstermemektedir.

Şekil 4.3.1. 2020’deki restorasyonun ardından Rüstempaşa Kervansarayı’nın büyük avlusu görünümü  (Demircan, 2020)
Şekil 4.3.2. 2020’deki restorasyonun ardından Rüstempaşa Kervansarayı görünümü (Demircan, 2020)
Şekil 4.3.3. 2020’deki restorasyonun ardından Rüstempaşa Kervansarayı büyük avlusu ve şadırvanı (Demircan, 2020)
Şekil 4.3.4. 2020’deki restorasyonun ardından Rüstempaşa Kervansarayı büyük avlu ve küçük avluyu birbirine bağlayan geçidin görünümü (Demircan, 2020)

5.DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Osmanlı’dan günümüze değişen ticaret kavramı ile birlikte kervansarayların fonksiyonelliği giderek azalmıştır. Azalan işlevselliğin aksine restorasyon ile Rüstempaşa Kervansarayı’nda olduğu gibi tarihi konaklama yapılarında kültürel mirasın değeri günden güne artmıştır. Bu değerin artması sadece restore edilmesi ile değil, yapıya çağın gereksinimlerine uygun yeni bir işlev kazandırılması ile de mümkün olmuştur.

Osmanlı Dönemi’nde kullanıcı profilini “ticaret ve konaklama” ilişkisinden sağlayan yapı, 1972 yılında restorasyon ile birlikte “turizm-konaklama” ilişkisi üzerinden yeniden işlevlendirilme ile sağlanmış ve kentin bir kültürel mirası olarak aynı zamanda kentteki turistlerin kültür turizmine duyduğu ilgiyi ve dolayısıyla ticaretle bağlantılı olarak da kent ekonomisine katkı sağlamıştır. Çağın gereksinimlerini, yeni inşa edilen yapılar kadar sağlaması mümkün olmasa da, ilk işlevine benzer bir fonksiyona ev sahipliği yapması nedeniyle sürdürülebilir koruma anlayışı adına önemli bir örnektir.

EK-1 : ARŞİVLERDEN RÜSTEMPAŞA KERVANSARAYI’NA AİT FOTOĞRAFLAR

Şekil Ek-1.1. İki Kapılı Han (solda) ve Rüstempaşa Kervansarayı (sağda), 1920. (Salt Araştırma, TASUH4849008)
Şekil Ek-1.2. Rüstempaşa Kervansarayı küçük avlusu (Salt Araştırma, TASUH4849002)
Şekil Ek-1.3. Rüstempaşa Kervansarayı büyük avlusu (Salt Araştırma, TASUH4849006)
Şekil Ek-1.4. Rüstempaşa Kervansarayı (Netherlands Institute in Turkey: Machiel Kiel Arşivi)
Şekil Ek-1.5. Rüstempaşa Kervansarayı revaklı galeri ve avlusu (Salt Araştırma, TASUH5765)

KAYNAKÇA

Altınoluk, Ü. (1998). Binaların Yeniden Kullanımı. İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi. s. 22.

Aslanapa, O. (1990). Türk Sanatı Başlangıcından Beylikler Devrinin Sonuna Kadar. Cilt I-II, Ankara: Kültür Bakanlığı-1196.

Bayatlı, A. (2019). Kuşbakışı Edirne, 18. ve 19. Yüzyıla ait Arşivlerden Edirne Haritaları ve Planları. Edirne: Belediye Başkanlığı.No:34. s. 20-21.

Çakırlar, E. (1974). Edirne Rüstempaşa Kervansarayı. Rölöve ve Restorasyon Dergisi, Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü, 1. s. 129-144.

Çelebi, E. (1993). Evliya Çelebi Tam Metin Seyahatname. İstanbul: Üçdal Belde. s. 354-355.

Demircan, E. (2021). A Road From Ancient Rome: Via Militaria, A Proposal For Cycling Tourism. Interreg IPA Bulgaristan-Türkiye Sınırötesi İşbirliği. Proje No: CB005.2.21.123. Osmanlı Dönemi Taşınmaz Kültürel Miras Alanlarının Araştırılması, Korunması ve Tanıtılması Konularında Bilgi ve Deneyim Paylaşımı Konferansı’nda sunulan bildiri. Edirne.

Demircan, E. (2020). Fotoğraf Arşivi.

Dündar, A. (1983). The Aga Khan Award for Architecture 1983 Awards Ceremony  Turkey Edirne. The Award Ceremony Local Office. İstanbul.

Dündar, A. (2007). Edirne Şehri ve Tarihi Eserleri (1918 Yılına Ait Bir Haritaya Göre). Dini Araştırmalar Dergisi, Cilt:10, s. 138.

Edirne Belediyesi Arşivi. (2011).

Edirne Rüstem Paşa Kervansarayı (Hanı) fotoğrafları. Salt Araştırma. Ülgen Ailesi Arşivi. TASUH4849002, TASUH4849006, TASUH4849008. https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/85573 Erişim: 04.04.2022.

Eraybat, G.F. (2011). Tarihi Konaklama Yapılarının Doğuşu, Gelişimi ve Günümüzde Çağdaş İşlevle Değerlendirilmesi: Edirne Rüstempaşa Kervansarayı Örneği. Edirne.

Eraybat, G.F. (2018). Edirne Rüstempaşa Kervansarayı’nın Yeni İşlevinin Değerlendirilmesi. Mimarlık Bilimleri ve Uygulamaları Dergisi 3(2): 1-20.

Ersoy, B. (2018). Edirne Yemiş Kapanı ve Restitüsyon Önerisi. Sanat Tarihi Dergisi Sayı: XXVII. s. 131-132. doi: 10.29135/std.409681.

Güran, C. (1978). Türk Hanlarının Gelişimi ve İstanbul Hanları Mimarisi. İstanbul: Vakıflar Genel Müdürlüğü.

Hasol, D. (2016). Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü. (14.Baskı). İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi. s. 260.

Holod, R., Rastorfer, D. (1983). Rustem Pasha Caravanserai. In Architecture and Community, New York: Aperture. s.119-125.

İzgi, U. (1999). Mimarlıkta Süreç: Kavramlar- İlişkiler, İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi. s. 41-44.

Kazancıgil, R. (1999). Abdurrahman Hibri- Enisü’l Müsamirin- Edirne Tarihi 1360-1650. Edirne Valiliği No:9. s.43.

Kazancıgil, R. (2013). Edirne Rehnüması (Edirne Şehir Kılavuzu). (3.Baskı). İstanbul: Acar. Edirne Valiliği. s. 83.

Karademir, A. (1986).  Anadolu Kervansarayları ve Günümüz Koşullarına göre Değerlendirilmeleri Üzerine Bir Araştırma, İstanbul.

Kuban, D. (2000). Tarihi Çevre Korumanın Mimarlık Boyutu Kuram Ve Uygulama. İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi. s. 39-203.

Kuban, D. (2007). Osmanlı Mimarisi. İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi. s. 75- 408.

Onur, O. (1972). Edirne Türk Tarihi Vesikalarından Kitabeler. İstanbul: Yenilik. s.223.

Mesara, G., Özen, M. (2013). Süheyl Ünver’in Edirne Defterleri. İstanbul: Kubbealtı. No:186. s. 95.

Netherland Institute in Turkey (NIT) Arşivi. Machiel Kiel Fotoğraf Arşivi.

Peremeci, O. N. (2011). Edirne Tarihi. (2.Baskı). Edirne: Bellek. s. 83.

Rustem Pasha Caravanserai Project Summary. (1980). 022 TUR. E24 410. Edirne.

Edirne Rüstem Paşa Kervansarayı’nın revakları. Salt Araştırma. Ülgen Ailesi Arşivi. TASUH5765. https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/76621 .

Rüstem Paşa Kervansarayı. Salt Araştırma. Ülgen Ailesi Arşivi. TASUH5541018, TASUH5541041, TASUH5541042. https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/81677 Erişim 04.04.2022.

T. Ü. Rölöve Arşivi. (1986). Edirne Rüstem Paşa Kervansarayı Çizimleri.

Ülgen, A. S. (1948). Edirne Rüstem Paşa Kervansarayı Genel Durum Planı/ Zemin Kat Planı/ Üst Kat Planı/ Kesitler. Levha 226-231.

Simplon Orient Express ve Edirne

Simplon Orient Express ‘ in ilk afişi

Şark Ekspresi (Simplon Orient Express) , 1883 ile 1977 tarihleri arasında Paris’ten İstanbul’a sefer yapmaktaydı. 1919 ve sonrasında belirlenen rotası, Paris- Lozan- Milano- Venedik- Belgrad – Sofya- Edirne (Karaağaç/Uzunköprü)- Kırklareli (Pehlivanköy) – Tekirdağ (Çerkezköy) – İstanbul (Yedikule- Topkapı- Sirkeci) şeklindeydi. I. Dünya Savaşını sona erdiren anlaşma da Şark Ekspresi’nde imzalanmıştır.

Rotalar

I. ve II. Dünya Savaşı sırasında seferleri kesintiye uğrayan ekspres, sadece yolcu treni değildi. Çeşitli ticaret eşyaları da karşılıklı olarak İstanbul’a ve Paris’e taşınıyordu. 1925 Şapka Devrimi’nden sonra binlerce şapka ve kasket Şark Ekspresi ile İstanbul’a getirilmiştir.

Karaağaç Tren İstasyonu, Fotoğraf: Jack Birns, 1950

Son seferini 27 Mayıs 1977 tarihinde gerçekleştiren Şark Ekspresi’nde, Jack Birns’in çekmiş olduğu 1950 tarihli fotoğraflar bizlere ülkeler, sınırlar ve insan manzaraları ile ilgili birçok şey anlatmaktadır.

Bulgaristan’dan Göç, Karaağaç Tren Garı, Fotoğraf: Jack Birns, 1950
Bulgaristan’dan Göç, Karaağaç Tren Garı, Fotoğraf: Jack Birns, 1950

Örneğin, 1950-1952 yılları arasında Bulgaristan’ın tehcir ve göçe zorlaması sonucu 37 851 aileye mensup olmak üzere 154 393 Türk vatandaşının, Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçmen olarak geldiği esnada vatandaşların sadece kıyafetlerini getirmelerine izin veriliyordu, bu yüzden çoğu kadın varlıklarının bir kısmını koruyabilmek için eşyalarını satıp bir kürk manto satın almıştı. Jack Birns de 1950’de Karaağaç Tren İstasyonu’nda bu göç esnasındaki halkı fotoğraflamıştır.


Ayrıca Şark Ekspresi, Edirne’nin ilçesi olan Uzunköprü istasyonundan da geçiyordu. Fotoğrafların bir diğer önemli tanıklığı da Pythio ile Uzunköprü arasında Meriç Nehri üzerindeki demiryolu köprüsüdür. Yunanistan ile Türkiye arasındaki tek demiryolu bağlantısı olan 180 metre uzunluğundaki bu demiryolu köprüsünün çelik direklerinde bir tarafta Türk bayrakları, diğer tarafta Yunan bayrakları bulunur. Yunan nehir kıyısında da bir gözetleme kulesi duruyordu.


Jack Birns, Simplon Orient Express’te, 1950

Instagram : https://www.instagram.com/gecmistengunumuzeedirne

Facebook : https://www.facebook.com/gecmistengunumuzeedirne

SAATLİ MEDRESE RESTORASYONU : FATİH SULTAN MEHMET MÜZESİ

Üç Şerefeli Camii’nin doğusunda 2 adet medrese yer almaktadır. Saatli Medrese ve Peykler Medresesi. Sultan II.Murat tarafından ilk yaptırılan ve Fatih Sultan Mehmet’in de eğitim gördüğü rivayet edilen medrese Saatli Medrese’dir. Dikdörtgen planlı yapı revaklı avlu etrafında 17 kubbeli öğrenci odası, bir yazlık ve bir kışlık dershane odasından meydana gelmektedir.


Kesme taştan, 35×50 m boyutlarında olan Saatli Medrese’nin ana girişi Üç Şerefeli Cami’nin girişini karşılayacak şekilde batı cephesinde bir taç kapı ile sağlanmaktadır. Taç kapı kubbesinin içi fotoğraftaki gibi mukarnas ve geometrik bezemelerle işlenmiştir.


Planda görülen kubbeli 17 öğrenci hücresine ek olarak güneyde 2 büyük hücre; yazlık ve kışlık derslikler mevcuttur. İki mekan arasında kapı ile bir geçiş ile sağlanmaktadır.1752 depreminde medrese büyük hasar görmüştür. 1930 yılında yazlık derslik ile iç avlu arasında bir kapı yapılmış ancak daha sonra yıkılmıştır. Yapı, 2014-2019 yılları arasında Vakıflar G.M. tarafından restore edilmiştir.


Günümüzde yapılan restorasyonun ardından Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi işbirliği ile Saatli Medrese, Fatih Sultan Mehmet Müzesi olarak tematik müze işlevi kazanmıştır. Müze işlevi için öğrenci hücrelerinde ocaklık ve dolap nişleri portatif malzemeler ile kapatılmış, cephe, iç mekan ve üst örtülerde iyileştirmeler yapılmış, müzeye uygun tefriş ve tanzim uygulanmıştır.


Öğrenci hücreleri, aşama aşama Fatih Sultan Mehmet’in hayatını anlatmakta olup , her bir iç mekan duvarı bir defter yaprağı gibi değerlendirilip yazı, görsel ve işitsel öğelerle zenginleştirilmiştir. İç avluda bir adet fetih ordusu canlandırma maketi, yazlık derslikte Fatih Sultan Mehmet silüeti çalışması ve kışlık derslikte de bir sahnenin heykellerle canlandırılmış şekli bulunmaktadır.

28 Mayıs 2021 tarihinde ziyarete açılan ve tematik müze özelliğinde olan Fatih Sultan Mehmet Müzesi ziyaretçi kabul etmeye devam etmektedir.

DOBRİ MİNKOV’UN GÖZÜNDEN EDİRNE, 1870

DOBRİ MİNKOV’UN GÖZÜNDEN EDİRNE, 1870

Sliven (İslimye)’de (1856-1842) dünyaya gelen Dobri Minkov,  babası Panayot Minkov ile birlikte Edirne’ye geliyor. 1870 yılında Edirne ve ilçelerinde etnik durum, fiziki yapı ve kiliselerin konumu ile ilgili izlenimlerini kaleme alıyor. Bu anılar 50 yıl sonar Svetlina adında bir dergide yer alıyor. Bu makalede söz konusu yolculukla ilgili anılarda yer alan ilginç gözlemler aktarılmaktadır.

1870 yılının başlarında, dönemin Edirne Valisi Asım Paşa, vilayet sınırları içindeki Müslüman ve Hıristiyan halkların temsilcilerinin katılımıyla, halkın ihtiyaç ve sorunlarının dile getirilmesi, ayrıca, yol yapılması, ziraat sandıkları kurulması, sanayi, ticaret ve tarımın gelişmesi gibi önemli toplumsal sorunların gündeme taşınarak görüşülmesi amacıyla Umumî Meclis toplantısı düzenler. Toplantıya, vilayet sınırlarındaki ana kentlerden ikişer (bir Müslüman ve bir Hıristiyan olmak üzere), ikincil yerleşim yerlerinden de birer temsilcinin katılması öngörülür. Sliven’den (İslimye) Edirne’deki Umumî Meclis’e, yerel İdarî Meclis üyeleri olan Panayot Minkov ile Raşit Ağa seçilirler.

14156590_1596120397355764_1244991339_n

Edirne’ye hareket etmeden bir gün önce Panayot Minkov, oğlu Dobri Minkov’a, kendisine eşlik etmesini ve yazı işlerinde yardımcı olmasını teklif eder. Bunu memnuniyetle kabul eden 14 yaşındaki oğlanın, 1870 yılının ilk aylarını kapsayan anı ve izlenimleri, yarım yüzyıl sonra Elli Yıl Önce Edirne, Edirneli Bulgarlar 28 Şubat 1870 Yılında Kilise Sorunu Çözümünü Nasıl Kutladılar? adı altında Sofya’da yayımlanan Svetlina (Işık) Dergisi’nin 1920’de çıkan III., IV. ve VIIVIII. sayılarında D. M. kısaltılmış imzasıyla yer alır.

“O yıllarda Edirne’nin yaklaşık 80 bin nüfusu olup, bunların yarısından fazlası Türk’tü. Kentin Hıristiyan nüfusunun büyük çoğunluğunu Bulgarlar oluşturuyordu, ancak bunların ulusal bilinci yeni uyanmaya başlamıştı. Bulgarlar genelde Kayık (Kıyık), Yıldırım, Sarıkmeydan, Kirişhane ve kısmen Kale’de yaşıyordu.

‘Kıyık’, kentin en yüksek kuzey kısmında yer alıyordu. Söylenceye göre adı, yukarıdan bakıldığında kayığı andırmasından geliyordu. Bu semtte, yeni açılan bir Bulgar Okulu bulunuyordu. Burada, 1850’lerde Bulgarların yaptırdığı, ama Rumların elinde olan Aya Triada Kilisesi de bulunuyordu. Kıyık’ta neredeyse sadece Bulgar yaşıyordu.

12_big.jpg

Kıyık Semti ve Kıyak Baba Camii, Edirne

stgeorgi

Sweti Georgi Kilisesi , Edirne

Kentin batı kısmını oluşturan ve Tunca’nın sağ kıyısında bulunan ‘Yıldırım Mahallesi’, adını Sultan Yıldırım Beyazıt’tan alıyordu. Herhalde adı geçen sultanın sarayı burada bulunuyordu. Bu mahallede de nüfusun çoğunluğu Bulgar’dı, ama Yunan kiliselerinde tapınıyorlardı. Bulgar okulu henüz yoktu ve Bulgar çocuklar Rum okuluna gitmek zorunda kalıyorlardı.

2015-11-25_11-24-29.3575.jpg

Yıldırım Mahallesi , Edirne

‘Sarıkmeydan Mahallesi’ , Yıldırım’ın doğu yöndeki uzantısıdır. Bu alanda bir zamanlar sırıklı askerler eğitiliyor ve adı buradan geliyormuş. Burada da çiftçi ve çoban Bulgarlar yaşıyordu. Sarıkmeydan’dan biraz daha doğuda, Tunca boyunca, Saray adıyla bilinen yer bulunuyordu.

‘Kirişhane Mahallesi’ , Tunca’nın Meriç’e katıldığı noktanın alt kısmında yer alıyor ve kentin güneydoğu ucunu kapsıyordu. Bu mahallede Bulgarların 1864’e doğru yaptırdıkları Aziz Konstantin ile Azize Elena adında güzel bir kiliseleri var. Burada yaşayan Bulgarlar ağırlıkla Koprivştitsa’dan (Avratalan) göç etmişlerdir. Aynı mahallede, Bulgar Union piskoposunun makamı ve yapımına daha birleşme* 1 zamanında (1862) başlanan kiliseleri bulunuyordu.

st konstatinelena                     st konstantin elena

Aziz Konstantin ve Azize Elena Kilisesi , Edirne / Kirişhane

‘Kale’ (Kaleiçi) adı, bir zamanlar kale surları içinde yer alan yerleşime verilmiştir. Surlardan artık hiçbir şey kalmamış. Kentin merkezini oluşturan bu kısımda, eski, devasa ve özgün yapılı yuvarlak bir kule bulunuyor ve üstünde her cuma Türk bayrağı dalgalanıyordu. Kale’de Türk, Rum, Ermeni ve Bulgar yaşıyordu. Bulgar nüfusu, Avratalan’dan yerleşen ünlü ve varsıl ailelerden oluşuyordu. Kale’de, daha 1851 yılında vatanperver Bulgar ve Edirne’nin önde gelenlerinden, Avratalan doğumlu Nayden Krısteviç’in yaptırdığı güzel bir Bulgar Okulu vardı. Aynı semtte İsa Mesih adını taşıyan bir kilise de bulunuyordu. Bunun idare heyeti üyeleri Bulgar’dı, çünkü ibadethaneyi Bulgarlar inşa ettirmişti. Ancak kilise Rum Metropolitliği’ne bağlıydı ve ayinler Yunanca yapılıyordu.”

25591601_1740746599291339_6069432343546597164_n

Makedonya Kulesi, Edirne 

“1566–1574 yılları arasında yapılmış olan Selimiye kentin en görkemli Osmanlı eseridir. Bu devasa ve kunt yapıyı, adını taşıdığı 2. Sultan Selim yaptırmış olup üçer şerefeli dört minaresi zarifçe göklere yükseliyor ve çok uzaktan görülüyordu. Bu denli muhteşem cami başka yerde yoktur. Bunun 999 penceresi olduğu söyleniyordu.

Selimiye dışında, Edirne’de yaklaşık 60 adet cami var ve bunların minarelerinden müezzinler her gün Müslümanları namaza çağırıyor. Bu camilerden, birkaç tek şekilli kubbeye sahip Eski Cami anılmayı hak ediyor. Üç Şerefeli veya Burmalı Cami, adını, üç minaresinden birinin sarmal şeklinden alıyor. 1363–1453 yılları arasında Osmanlı sultanlarının yaşadığı saraylar Tunca’nın sağ kıyısında Saray adıyla bilinen yerde bulunuyor. Bu saraylar çok görkemli olup mimarî açıdan da etkileyiciydi. Ölçülerin orantı ve simetrisi mimarın gerçek bir usta olduğuna tanıklık ediyordu. Bazı yapılar oldukça iyi korunmuştu. Bunlar içeriden mozaik, sanatsal bezekler ve yaldızlı hatlarla süslenmişti. Bedesten* 1 de anılmayı hak ediyor. Bu devasa, kalın surlu ve tekdüze kubbeli yapıda, o dönemde, yerli ve Avrupa malları satan en iyi dükkânlar bulunuyordu. Edirne’de, hepsi taştan ve sağlam altı köprü vardı. Bunlardan beşi Tunca, biri de Meriç üzerindeydi. Tunca üzerindeki köprülerden biri, Bulgarlar açısından tarihsel bir öneme sahiptir. Söylenceye göre, bu köprüyü Osmanlı’da askerî göreve başlayarak Anadolu’da savaşmış olan Mihail Bey adında dönek bir Bulgar komutan yaptırmış. Köprü, Mihail Bey Köprüsü adını taşıyor. Dönek Mihail Bey’in bugün Plevne’de yakınları olduğu söyleniyor. O yıllarda Edirne’de birkaç derviş tekkesi vardı. Balkan Yarımadası’ndaki en büyük tekke burada bulunuyordu. Bu tekkede Cuma günü 10’a yakın derviş, özel giysileriyle bir daire içinde kendinden geçinceye dek dönüyorlardı. Böylelikle bunlar, Allah’ın ruhuyla temasa geçiyormuş. Sema sırasında birkaç başka derviş ney çalıyordu. Tekkenin içinde yüksek bir köşk vardı ve buradan şeyh dinsel ayini izliyordu. Ayinin sonunda konuklara pilav dağıtılıyor. “

2015-09-03_13-20-02.4454.jpg

Selimiye Camii , Edirne

SARAYİÇİ VE TAVUK ORMANI

 

 

SARAYİÇİ  VE TAVUK ORMANI 

Sarayiçi ; Edirne’nin yerleşimi olmayan bir semtidir. Eski Osmanlı Sarayı’nın bulunduğu yer olduğu için bu adı almıştır. Tunca’nın batısında ve Yeniimaret’in kuzeyinde yer almaktadır ve Kanuni Köprüsü’nden geçerek buraya ulaşılır. Kırkpınar Güreşleri’nin yapıldığı stat, Kanuni’nin Adalet Kasrı bu semtte yer almaktadır. Ayrıca bu semtteki tarihi kışlada Edirne Teknik Bilimler MYO eğitim vermektedir.

Edirne’nin Sarayiçi semti adını ; eskiden bu bölgenin yakınlarında bulunan ve 93 Harbi’nde Rusların eline geçmemesi için yıktırılan ( bugün harap halde i ki duvar kalıntısından ve etrafındaki birkaç taştan başka bir şey kalmayan) şehzadelerin kaldığı saraydan adını almaktadır.

Sarayın Babüssade Kapısı 

Sarayiçi semtinde yer alan önemli mekanlardan birisi de Tavuk Ormanı’dır. Tavuk Ormanı, padişah bahçelerinden bir yadigardır ve bir rivayete göre Tavuk Ormanı isminin hikayesi şu şekilde;  Tavuk Ormanı denilen bu 58 hektarlık ormanlık alanda binlerce tavuk yetiştirilmesinin asıl amacı ;  Selimiye Camii’nin inşası esnasında kullanılmak için üretilen Horasan Harcına katılmak üzere çok sayıda yumurta akının elde edilmesiydi. Yumurta akları bu harca katılırken, tavuk etleri ise askeri bölgelere gönderiliyordu.

Aynı zamanda bu alanda birçok şifalı bitkiye de rastlamak mümkündür. Bunlara örnek olarak ;  akyıldız, morsümbül-adasoğanı, dağ sümbülü-arapotu, akçebardak, gölsoğanı, çoban değneği, yaban soğanı, düğün çiçeği, andız, çiğdem, yılan yastığı-dana ayağı, karakafes verilebilir.

Tavuk Ormanı’nın içerisine 1671 yılında ,Padişah IV. Mehmet (Avcı Mehmet) tarafından Av Köşkü yaptırılmıştır. Av Köşkü aynı zamanda Bülbül Köşkü olarak da anılmaktadır ve günümüze yalnızca küçük bir kısmı ulaşmıştır. Ve günümüze dek ulaşan kısmı Edirne Belediyesi tarafından 2002 yılında restore edilmiştir.

 IV.Mehmet Av Köşkü

 Tarihte Tavuk Ormanı’yla ilgili yazılanlara bakacak olursak ; ünlü Bizanslı tarihçi Dukas, kroniğinde, Edirne Sarayı ‘nın has bahçesi içerisinde kalan bölgeden şu sözlerle bahseder:
“…Murad, birkaç genç ile beraber sarayından çıkarak şehrin yakınında nehirlerin ikiye bölünmesinden hâsıl olmuş ve geniş bir arazi haline gelmiş olan adaya geçti. Bu adanın arazisi sık ve sağlam olduğundan burada hayvanların otlamasına yarar yeşil meralar vardı. Bu ada üzerinde kısraklar, katırlar ve sultanın en iyi atları, sürüler halinde barınırlardı. Yine bu ada üzerinde, her zaman için zevk ve sefaya ve eğlenceye müsait muhtelif binalar yapılmıştı. Murad, bu adada oğlunun icra kılınan düğününden dolayı katlandığı zahmetlerin ve çektiği üzüntülerin yorgunluklarını gidermek için, tenezzüh maksadı ile kendisine yakın olan bazı kimselerle beraber hususi bir şekilde, birkaç gün geçirmek üzere bu adaya gitmişti. Bu adada fevkalade bir gün geçirdikten sonra ertesi gün başının ve bütün vücudunun ağırlaştığını ve uyuştuğunu söyleyerek saraya götürülmesini emretti. Sarayda üç gün hasta yattı ve sara hastalığına tutularak 1450 senesinin şubat ayının ikinci günü vefat etti…”

Günümüzde ise Sarayiçi ve Tavuk Ormanı, hem Edirnelilerin hem yerli ve yabancı turistlerin sıklıkla ziyaret ettiği gözde bir mesire alanı ve tarihi alan niteliğine sahiptir.

                  

                                         Sarayiçi, Adalet Kasrı                                                                                                                                                                         Baş Pehlivan Heykelleri